Trump’ın Filistin planının sponsoru AKP mi?
E. Bahri
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail’deki soykırımcı çetenin başı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray’da görüştükten sonra, Gazze’de uygulanacak plan konusunda anlaşmaya vardıklarını ilan etti. Netanyahu ise Trump’ın planının İsrail’in taleplerini karşıladığını ve bundan memnun olduğunu söyledi.
İki soykırımcı şefin anlaştığı plan, Filistin direnişini silahsızlandırmayı, direnişin tüm altyapısını yok etmeyi, Filistinlileri üstü açık, etrafı çevrili dar alanlara kapatmayı, Gazze’nin yarısını Trump’a emlak için tahsis etmeyi, Filistin halkının işgalci/soykırımcı İsrail’in küstahça dayatmalarını sineye çekmesini, Filistin devleti hedefinden vazgeçmesini ve mültecilerin geri dönüş hakkının ortadan kaldırılmasını içeriyor. Diğer ayrıntıların ise bir önemi yok. ABD emperyalizminin hedefi, Filistin davasını yok etmek, Filistin halkını “sürgün, ölüm ya da kölelik” arasında seçim yapmaya zorlamaktır.
Soykırımcı İsrail’in güdümünde yeni bir Ortadoğu’nun kurulabilmesi için, öncelikle Filistin davasının tasfiye edilmesi gerekiyor. Bu, Trump’ın planının esas hedefidir.
Böyle bir planın Netanyahu tarafından desteklenmesi doğaldır. Ancak planın destekçileri Tel Aviv’deki soykırımcı çeteden ibaret değil. “Müslüman” devletlerin başkanları da Trump’ın planını “heyecanla” karşıladılar. BM Genel Kurulu’na katılmak üzere New York’a giden 8 “Müslüman” devletin yöneticileriyle görüşen Trump, planı önce onlara sunmuştu. Planı heyecanla destekleyenlerin başını ise AKP şefi Tayyip Erdoğan çekiyor. Nitekim “Müslüman” ülkelerin şefleriyle yaptığı toplantıda Erdoğan’ı sağ tarafına oturtan Trump, bu konuda ondan çok şey beklediğini dile getirmişti. Washington’da “meşruiyet” arayan Erdoğan, son derece alçaltıcı olmasına rağmen kendisine biçilen misyonun üzerine atladı. Zira Trump’ın başka türlü onun isteklerine yeşil ışık yakması mümkün değildi. Soykırım destekçisi ABD silah şirketleriyle on milyarlarca dolarlık anlaşmalar imzalanması ise bunu tamamlıyor.
Trump’ın Gazze planına onay veren 8 ülkenin yöneticileri, bir kez daha Filistin halkını sırtından hançerlediler. Zira iki yıldan beri soykırım yapan İsrail’e hiçbir yaptırım içermeyen plan, ABD ile “Müslüman” işbirlikçilerin Netanyahu rejimine savaşla elde edemediğini altın tepside sunmayı esas alıyor. Bu plan, emperyalist/siyonist cellatların kurbanı olan Filistin halkına ise peşinen köleliği dayatmaktadır.
Trump-Netanyahu ikilisi, sömürgeci niyetlerini gizlemiyor. Yani planın içeriği de hedefleri de ortada. Hal böyleyken, Saray rejiminin şefi Tayyip Erdoğan’la müritlerini heyecanlandıran nedir? Söylemde “Filistinci” pozlar takınan bu dinci-gericilerin, emperyalist/siyonist plana bu kadar hararetle destek sunmaları, bunu döne döne ilan etmeleri dikkat çekicidir.
Trump planına ilk destek hem Erdoğan hem de Saray’ın Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tarafından Amerika’da ilan edildi. Bu kadarını yetersiz bulmuş olmalılar ki, ABD gezisi dönüşü plana destek açıklamaları Ankara’da devam etti. Son olarak, Türkçe ve İngilizce bir mesaj yayınlayan Tayyip Erdoğan, plana verdiği desteği tekrarladı. İngilizce bilmeyen Erdoğan’ın bu dilde plana destek ilanını yinelemesi, Trump’a verilen bir mesajdır. Zira Trump’tan aldığı “meşruiyet” vizesinin süresinin, soykırımcı çeteye verilen desteğe bağlı olduğunu Erdoğan da Saray’daki müritleri de gayet iyi biliyor.
Erdoğan rejiminin, Hamas’ın bazı siyasi liderleriyle ilişkileri olduğu biliniyor. Bu ilişkilerin mahiyeti tam olarak açık değil. Zira Hamas liderlerinin, soykırım destekçisi Erdoğan’a güvenmeleri olası görünmüyor. Buna rağmen, Türkiye gibi bir ülkenin rejimiyle ilişkide olmayı bir imkân saydıklarını öngörmek mümkün. Erdoğan ise şimdi bu ilişkiyi, Hamas’ı Trump planına ikna etmenin bir aracı olarak kullanmak istiyor. Hamas liderliğinin belli kayıtlarla plana yeşil ışık yaktığı, en azından diplomasi kanallarını açık tutmaya çalıştığı anlaşılıyor. Ancak bu, soykırımcılar işbaşındayken; Gazze’de silah bırakmak, tünellerin tahrip edilmesini kabul etmek, silah üretiminden vazgeçmek anlamına gelen planın tümüyle kabul edileceği anlamına gelmiyor.
Vurgulamak gerekir ki, ne Filistin halkı ne de direnişi, intihar anlamına gelen bu tür dayatmaları kabul eder. İşgale karşı direniş de, Filistin davası için mücadele de onlar için vazgeçilmezdir. Yüz yıldır direnen bir halkın, sömürgeci küstahlarla suç ortakları istedi diye intihar etmesini beklemek abesle iştigaldir. Erdoğan’la müritlerinin yaptığı gibi, bu halka ve direniş hareketine “Filistin davasını yok etmek isteyen Trump planını kabul edin” demek, kaba bir gaddarlık olduğu kadar, bir asırdan beri direnen bu halkın onurunu küstahça ayaklar altına almaktır.
Görünen o ki, ülkesinde halk nezdinde gayrimeşru olan kokuşmuş rejimini ayakta tutmak için çırpınan Erdoğan, Trump-Netanyahu ikilisinin “Filistin davasını tasfiye” planına Katar Emiri’yle birlikte sponsorluk yapmaya soyunuyor. Bu alçaltıcı rolü üstlenmeleri, sermayenin dinci-gerici temsilcilerinin ahlaksızlığını göstermesi bakımından çarpıcıdır.
|