İçindekiler:

5 Haziran 2023
Sayı: KB 2023/08

2023 seçimlerinin ardından...
Erdoğan "seçildi", emperyalistler "rahat nefes aldı"
Modern köleliğin temsilcisi...
Seçimlerin ikinci perdesi
Düzenin siyaset sahnesi
Seçimler, reformizm ve hayal kırıklıkları
Edilgenlik kırılmadan, gericiliğin gücü kırılamaz!
İnsanca bir yaşam için seçimimiz mücadele!
Değişimin yolu mücadeledir!
İşçi sınıfı "oy rezervi" değildir
"Sermayenin, örgütlü işçi sınıfından korktuğunu görüyoruz"
İşçi ve emekçi eylemlerinden...
İnisiyatifli ve yaratıcı yerel çalışma
Engels eylemi davalarından ikincisi görüldü
Proletaryanın ayak sesleri
Çin yönetiminden G7 kararlarına tepki
Savaş kundakçılarının G7 zirvesi
NATO'dan "Rusya'ya tehdit" tatbikatı
Esad yeniden Arap Birliği Zirvesi'nde
Lutte Ouvrière festivali başladı!
"Üretken yapay zeka" ve asalak emperyalizm
Burjuva siyaset sahnesinde akan pislik
Çocuklar için mücadeleye!
Sinanlar'ın yaktığı meşalenin izinden ileriye!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Değişimin yolu mücadeledir!

E. Eren Yılmaz

 

Seçimlerin ilk turu geride kaldı. İlk tur sonuçları ve ikinci tur üzerine yapılan hesaplar ülkenin temel gündemi olmaya devam ediyor. Sermaye düzeninin AKP gericiliği eliyle yarattığı toplumsal yıkım, bu yıkımın işçi ve emekçilerde yarattığı derin hoşnutsuzluk ve öfke, kendine akacak bir kanal bulamadığı koşullarda, özel bir çabayla dayatılan hakim gündemler arasında sıkışıp kalıyor. En iyi ihtimalle işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamsal sorun ve ihtiyaçları sermaye partilerinin istismar konusu olduğu ölçüde gündeme gelebiliyor.

Burjuva düzen siyasetinin kitleleri dahil ettiği tek dönem, seçim süreçlerinde pasif oy desteği sınırındadır. Dolayısıyla seçim dönemleri emekçi kitlelerin de kanıksadığı bir tutum olarak sadece oy vermek olarak algılanıyor. Güncel yaşamla, sorunlar ve ihtiyaçlarla siyaset arasında dolaysız bağ kurulamıyor. Yapay gündemler ve bunun belirlediği seçimlerle, işçi sınıfı ve emekçilerin güncel sorunları, çalışma ve yaşam koşulları, üretim alanlarındaki gündemler ve mücadele süreçleri farklı kanallardan akıyor.

İşçi sınıfı ve emekçilerin bilinç, örgütlülük ve mücadelesinin zayıflığı koşullarında kaçınılmaz bir sonuç olan bu gerçek, ağırlaşan çok yönlü sosyal yıkım tablosu ile birlikte çok daha iğreti bir içerik kazanıyor. 14 Mayıs seçim sonuçlarının ortaya çıkarttığı gerçeklerden biri de budur.

Deprem yıkımı, kapitalist düzenin rant ve soyguna dayalı işleyişi, AKP-MHP gericiliğinin sorumlulukları ile ortaya çıkan büyük insanlık dramı karşısında geniş kitlelerin bu kapsamda siyasetle kurduğu ilişki önemli bir tartışma başlığını oluşturuyor. Aynı şey güncel ekonomik ve sosyal sorunlarla düzen-devlet arasında kurulabilen bağ için de ifade edilebilir. İşçi ve emekçilerin bilinç, örgütlülük ve mücadelesi temelinde bu bağı kurulamadığı her durumda mevcut tabloda esaslı bir değişim beklenemez.

* * *

14 Mayıs seçimlerin öngünlerinde CHP‘li belediyelerin bir bölümünde sözleşme süreçleri yaşandı. Ekonomik kriz, ağırlaşan yaşam koşulları, enflasyon vb. gerçekler karşısında imzalanan hemen tüm TİS‘ler sefalet düzeyinde kaldı. Ülkeyi yönetmeye aday, bunun için işçi ve emekçilerden oy isteyen bir partinin başında bulunduğu belediyelerde, üstelik seçimi kazanırlarsa “mutlu, huzurlu ve refah” bir yaşamın vaat edildiği anda bunlar yaşandı. Yine aynı şey, yüz binlerce işçiyi ilgilendiren Kamu TİS‘leri için de söylenebilir. Kamu işçilerinin işvereni konumundaki sermaye iktidarının işçi düşmanı tutumu ile seçim sürecindeki altı boş vaatlerin dillendirilmesi bu dönemde bir arada yaşandı. TİS masasında olan ve kendi üyelerine sefaleti dayatan işçi düşmanı AKP‘ye Hak-İş ağaları kendi kürsülerinden seçim propagandası yaptırdılar. Fabrikalarda, kapitalistlerin siyasal tercihine göre burjuva partilerin adayları seçim propagandası gerçekleştirdiler ve kimi vaatlerle işçilerden oy talep ettiler. Oysa, fabrikalarda yaşanan çok yönlü sorunlarla sermaye sınıfının politikaları ve uygulamaları arasındaki dolaysız bir bağ olduğu açık değil mi? Liste uzatılabilir kuşkusuz. Ancak çıkan sonuç şudur: Güncel sorunlarla siyaset arasındaki bağ kurulamadığı için, işçi sınıfı kendi talepleri ve çıkarları temelinde sürece müdahale edemediği için, bu çelişki ve tutarsızlıkların derinleşmesi kaçınılmaz oluyor.

***

İşçi ve emekçiler için sorunlar yumağı öyle boyutlara ulaşmış durumdaki, güncel gerilimler ve kutuplaşmaya rağmen dizginlenemeyen bir öfke ve tepki var. Fabrikalarda direnişler, örgütlenme girişimleri, TİS süreçleri, grevler vb., sürüyor. Seçim atmosferinin sınıfın gündemlerini baskılayan içeriğine rağmen yaşanan bu mücadeleler önemli bir dinamiğe işaret ediyor. Sınıfın verili bilincindeki zayıflık ne olursa olsun, yaşanan bu hareketlilik yüklenilmesi gereken halkayı gösteriyor. İşçi ve emekçiler lehine yaşanabilecek bir değişimin zemini de buradadır.

Eriyen ücretler, fabrikalarda artan baskı ve mobbing, enflasyon, hayat pahalılığı ortadadır. Demokratik hak ve özgürlüklerin gaspı, söz söylemenin ve eylem yapmanın, hak talep etmenin sopayla karşılandığı bir zorbalık döneminden geçiyoruz. Dolayısıyla işçi sınıfı seçimlerin boğucu atmosferinden sıyrılmalı, kendi gündemlerine dönmelidir. Değişimi, “mutlu ve refah içinde bir yaşamı” kendi mücadelesinde aramalıdır. Siyaset ancak bu temele oturduğunda işçi sınıfı ve emekçilerin siyaseti olabilir. Ekonomik, sosyal ve siyasal kazanımlar, emekçiler lehine gündeme gelebilir.

* * *

Petrokimya fabrikalarında sessiz-sedasız TİS süreçleri yaşanıyor. Şu ana kadar birçok fabrikada sözleşmeler imzalandı. 7-8 fabrikada ise grev ilanları asıldı ve ilan edilen tarihlerde greve çıkma hazırlıkları yapılıyor. Fabrikalarda işçiler kendi taleplerine sahip çıkabilir, buna uygun bir çaba ve kararlılık ortaya koyabilir ve mevcut sendikal bürokrasiyi aşabilecek bir örgütlülükle kazanabilirler. Bu uğurda girişilen mücadelenin, bu mücadelenin bilinç ve örgütlülükte yaratacağı gerçek dönüşüm sınıfın kazanımları bakımından çok daha anlamlı sonuçlar yaratabilir. 

Tek tek fabrikalarda yaşanan somut mücadele süreçleri bakımından olduğu gibi, yaklaşan Metal Grup TİS süreci için de bunlar ifade edilebilir. Yüz binlerce metal işçisini etkileyebilecek bir mücadeleye bugünden başlayacak bir hazırlık, kazanmaya kilitlenmiş talepler-örgütlülük-mücadele bütünlüğü ile alınacak mesafe, işçi ve emekçilerin “değişim” isteğinin gerçekleşeceği somut alandır. Fabrikalarda güçlü bir örgütlülük temelinde kapitalist düzen karşısında kendi sınıfsal bakışı, hedefleri, ihtiyaçları ve çıkarları ekseninde siyasal yaşama katılan işçiler, “umudu” ete-kemiğe büründürebilir. Gerisi boş umutlara bel bağlamak, siyaset adına sermaye düzenine eklemlenmek ve kapitalist düzenin sömürü çarkları arasına sıkışıp ezilmektir.