İçindekiler:

1 Eylül 2023
Sayı: KB 2023/14

Örgütlü sınıf, topyekûn mücadele!
Kur Korumalı Mevduat (KKM) ucubesi...
Sarayın bilindik vizyonu: Riyakarlık
AKP, ekonomik kriz ve sınıf mücadelesi
Yaşam hakkı ancak mücadele ile korunabilir!
Suriye ile "normalleşme" mümkün mü?
"Liyakat" ve "mülakat" tartışmaları
1 Eylül Dünya Barış Günü
MESS Grup TİS süreci üzerine...
"Yaşasın onurlu mücadelemiz"
İşçi direnişleri sürüyor...
Sendikalar ve sınıf mücadelesi
Camp David ve BRICS zirvesi
AB Afrika'da yeni bir savaşa mı hazırlanıyor?
İsrail'in tehditleri ve direnişi
Libya-İsrail işbirliği krizi
Ukrayna'da savaşa itirazlar
Gate Gourmet'te işçilerin birliği
Hakan Fidan'ın Kürdistan ve Irak ziyareti
Hacı Bektaşı Veli etkinlikleri üzerine...
"Mental sağlığımız için adımlar atılmalıydı"
Vardık, varız, var olacağız!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

MESS Grup TİS süreci üzerine...

Güncel mücadelede başarı geleceği kazanmanın anahtarıdır!

 

Metal işkolu ve metal işçilerinin mücadelesi sınıf hareketi açısından her dönem kritik bir önem taşımıştır. Bu, metal işkolunun kapitalist ekonomide tuttuğu yer açısından olduğu kadar, metal işçilerinin mücadele tarihi ve deneyimi açısından da böyledir. Metal işçilerinin mücadelesinin ileri çıkışı ya da gerilemesi her dönem genel olarak sınıf hareketini doğrudan etkilemiştir. Deyim uygunsa burada girişilen mücadele sınıf mücadelesinin ön cephesidir. Sermaye düzeni ve kapitalistlerin örgütleri de bunu her zaman gözeterek hareket etmiş, metal işçilerinin mücadelesi ve birikimlerine hep özel bir “önem” ve “dikkat” göstermiştir.

1960 ve ‘70’li yılların güçlenen sınıf mücadelesi pratiğinde, metal işçilerinin rolü somut olarak gözlemlenebilen bir olgudur. Türkiye’nin kapitalist gelişim sürecinin hızlandığı o yıllarda, sınıf mücadelesi de yeni bir düzey kazanmış, yasal ve fiili engelleri aşarak güçlenmiştir. Grev hakkının kazanılmasından kitlesel mitinglere, devlet sendikacılığından koparak DİSK’in kurulmasına, oradan 15-16 Haziran büyük işçi direnişine, MESS grevlerine, faşizme ihtar eylemlerine uzanan tarihsel dönem içinde metal işçileri çoğunlukla sürükleyici güç olmuştur. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle iktidara el koyan faşist generallerin ilk hedeflerinden biri, Maden-İş Sendikası şahsında öncü metal işçileri olmuştur. Cuntanın düzlediği zeminde Türk Metal, asker postallarına yaslanarak fabrikalara yerleşebildi. Generaller ve metal kapitalistleri eliyle yürütülen bu saldırı, işçi sınıfı hareketi için yıkıcı bir darbe olmuştur.

Metal işçileri, sonuçları bugünlere kadar uzanan ideolojik, politik, kültürel bir kuşatma altına alınmıştır. Bu organize kuşatmaya rağmen metal işçileri öyle ya da böyle her dönem belli bir hareketlilik içinde olmuştur. Dar sınırları aşmasa da ekonomik-sosyal sorunlara karşı örgütlenme ve mücadele eğilimi devam etmiştir. Faşist cuntanın cenderesini kıran ilk işçi direnişlerinde de metal işçilerinin önemli bir rolü olmuştur. 1998 ve 2015’te gerçekleştirilen kitlesel çıkışlar mücadele tarihine eklenmiş, bunlar ise sınıf hareketinin dinamizmini artıran katkılar sunmuştur.

Son yıllarda özellikle MESS’le yapılan Grup TİS süreçlerinde hareketlenen metal işçileri, henüz genel sınıf hareketinin geri tablosunu aşabilecek ve öncü misyonunu oynayabilecek olanakları yaratmasa da dinamik bir mücadele potansiyeli taşıdığını göstermiştir. Yılların biriktirdiği ekonomik, sosyal sorunlar yumağına ekonomik krizin ağır faturasının eklenmesi bu dinamikleri daha da güçlendirmiştir. İşkolunda yetkili sendikaların baskın hakimiyetine ve engelleyici yaklaşımlarına karşı gösterilen tepkiler, metal işçilerinin mücadele isteğinin güçlendiğine işaret ediyor.

Onlarca fabrikada çalışan, on binlerce işçiyi kapsayan MESS Grup TİS süreci yaklaşıyor. Eylül ayında başlayacak TİS görüşmeleri öncesi, yetkili sendikalar sözleşme taslağı hazırlama sürecindeler. TİS kapsamındaki fabrikalarda, geçmişin aksine daha hareketli bir süreç yaşanıyor. TİS görüşmelerinin ilerleyen aşamaları tepkinin artacağı evreler olacak; sınıf hareketinde yaşanabilecek muhtemel gelişmelerden etkilenen, tersinden ise sınıf hareketini etkileyen bir içerik kazanacaktır.

Çalışma ve yaşam koşullarında yaşanan gerileme, krizin faturasının yansımaları, sınıf hareketinin geri olduğu böylesi dönemlerde TİS süreçlerinin önemini özel olarak arttırmaktadır. İlginin arttığı, fabrikaların hareketlendiği, yakıcı taleplerin kazanılması için mücadele istek ve enerjisinin yoğunlaştığı bu süreçler, sınıf hareketinin yeni bir çıkış yapma olanaklarını da içinde barındırıyor. Bu, Metal Grup TİS süreci olduğunda ise çok daha özel bir anlam ifade ediyor. İşçi sınıfının parçalı, dağınık yapısı karşısında, onlarca fabrika-on binlerce işçinin ortak gündemi olan TİS süreci ve bu kapsamda örgütlenecek mücadele, ilgili fabrikaların çok ötesinde bir alanı etkileyecektir. Sermayenin kuşatması, hâkim sendikal anlayışların mücadeleyi frenleyen, baltalayan yaklaşımları ne olursa olsun birçok TİS deneyimi bunu ayrıca gösteriyor. Bunun en belirgin örneği Metal Fırtına’ya dönüşen öfke patlaması ve sendikal ağalık düzenini hedefleyen mücadelenin kazandığı boyuttur.

Taslak hazırlama sürecinde ortaya çıkan veriler biriken potansiyellerin, mücadele istek ve kararlılığının güçlendiğine işaret ediyor. Ancak geçmişin deneyimlerinden öğrenmek, metal işçilerinin önünde bulunan engelleri aşmak çabası bu potansiyelleri açığa çıkartabilir, birleştirip-kaynaştırabilir. Fabrika merkezlerinde oluşturulacak taban iradesi, farklı fabrikalarda örgütlenen iradelerin koordine edilmesi, sermayenin gerici ideolojik-politik kuşatmasını parçalayacak siyasal müdahalelerin yapılması… Diğer bir ifadeyle sendikal bürokrasinin inisiyatifini sınırlayacak, sermayenin ve AKP-MHP rejiminin olası saldırılarını boşa düşürecek bağımsız bir iradenin geliştirilmesi çabası kritik bir önem taşıyor.  

***

Sınıf hareketi bir süredir inişli-çıkışlı bir seyir izliyor. Ekonomik krizin etkisi farklı işkolu ve fabrikalarda kendiliğinden eylemleri tetikliyor. Düzenin çürümüş siyasi temsilcilerinin yarattığı çalkantılardan doğrudan etkilenen hak talepli bu eylemler, taleplerin kazanılıp-kazanılmamasından bağımsız olarak belli bir süre içinde sönümleniyor. Deprem ve seçim süreçleri dışında görece bir yaygınlık taşıyan işçi eylemleri, sınıf hareketinin içine sıkıştığı cendereyi yıkacak güce ulaşamıyor.

Belli ekonomik-sosyal taleplerle yapılan eylemler yaygın olsa da işçi sınıfının bilinç ve örgütlülüğünün zayıflığından dolayı hareket parçalı, dağınık ve çoğu durumda kendiliğindenliği aşamıyor. Sermaye düzeninin politik yaklaşımlarının, iç çekişmelerinin etkisinden kendini kurtaramıyor. Eylemler kendi içinde, dar tepkiler olmanın ötesine gidemiyor. Bu darlığı aşabilecek kanalları açamadığı için ise bilinç ve örgütlülük alanında belirgin bir gelişim sağlayamıyor. Bağımsız, birleşik bir sınıf hareketi yaratabilme imkanlarını açığa çıkartamıyor. Yılları bulan yapısal zaafların yarattığı bu açmaz, kapitalizmin çok yönlü krizlerinin dayattığı yıkımlar ile sınıf hareketinin durağanlığı arasındaki çelişkinin her geçen gün keskinleşmesini sağlıyor.

İşçi sınıfı, sermaye düzeninin gerici ideolojik-örgütsel kuşatması altında tutuluyor. İktidar, devlet mekanizması, Saray’dan beslenen çürümüş sermaye medyası, sendikal bürokrasi dört koldan kuşatarak işçi sınıfını adeta boğmaya çalışıyor. AKP-MHP rejiminin yaydığı dinci-gerici, şoven-ırkçı ideolojik zehirlerin etkisine açık olan sınıf, yazık ki etnik, dinsel, mezhepsel önyargıların girdabında sürükleniyor. Sermaye düzeninin içinde bulunduğu çatışmalı atmosfer, saray rejiminin pervasız saldırıları bu kuşatmayı daha da derinleştiriyor. Buna karşın sorun ve çelişkiler de giderek daha kapsamlı daha derin bir hal alıyor. İşçi eylemlerinin, direnişlerinin yaygınlaşması ve belirgin hale gelen çıkış arayışı sorunların derinleşmesinden kaynaklanıyor. Kapsamlı yıkım ile işçi sınıfının durağanlığı arasındaki çelişki derinleştikçe, çözüm arayışları da artacaktır. 

***

Seçimlerin hemen ardında AKP-MHP rejiminin başlattığı ekonomik yıkım saldırıları toplumun farklı kesimlerinin giderek yaygınlaşan tepkilerine konu oluyor. Niteliği ve etkisinden bağımsız olarak işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin alttan alta mayalanan öfke ve tepkisinin artık daha görünür olacağı bir sürecin öngünlerindeyiz. Çeşitli iş kollarında ek zam talepli eylemler, hak gasplarına karşı gelişen tepkiler, toplu sözleşme hazırlıkları, memur ve emeklilerin eylemleri vb… Tüm bunlar toplumsal bir mahiyet kazanan kriz kaynaklı saldırıların doğal sonuçlarıdır. Bu hareketliliğin her biri önemli olmanın yanı sıra, bütünü sınıf hareketinin gelişimi ve yapısal zaaflarını aşmak için bir dizi olanak ve zemin sunuyor. Her biri kendi mecrasında akan bu hareketler devam ederken MESS Grup TİS sürecinde metal fabrikalarında gelişecek mücadelenin özel bir önemi olacaktır.

Ancak mücadele istek ve enerjisinin artması, işçi sınıfının önündeki temel engelleri aşmasına yetmiyor. Sınıfın yerel çıkışları birleştirilemediği, kendiliğindenliği aşıp hedefli bir içeriğe kavuşamadığı, fabrika merkezleri sınıfın örgütlenme zeminlerine dönüştürülemediği koşullarda -ki bu bilincin, örgütlülüğün gelişimi ve taban iradesi demektir- var olan kısır döngü aşılamıyor. Bu ise, sınıf hareketi ile doğrudan bağ kurma çabasına dayanan öncü-devrimci müdahale ihtiyacının yakıcı önemini birkez daha ortaya koyuyor.

***

Metal işkolu ve metal işçilerinin mücadelesi, devrimci sınıf çalışması açısından her dönem özel bir gündem ve yoğunlaşma alanı olmuştur. Sınıf devrimcileri tek tek fabrikalarda yaşanan süreçleri örgütleme ve hareketle bağ kurmanın yanı sıra, işkoluna politik müdahaleyi de bu kapsamda ele almıştır. Yılların deneyimi ve birikimi üzerinden şekillenen bu bakış ve çaba, 2015 Metal Fırtınası sürecinde devrimci sınıf çalışmasının hareketle dolaysız bağ kurmasını, yönlendirmesini sağlamış, olumlu-olumsuz zengin deneyimleriyle devrimci sınıf faaliyetine çok şey katmıştır. Sonraki süreçlerde ise, sınıf devrimcileri faaliyetlerini metal işçilerinin ve kendi öz deneyimlerinin süzgecinden geçirerek müdahale etmeye çalıştılar. Genel sınıf mücadelesinin atmosferinden de kaynaklı olarak belli bir darlık taşıyan, yer yer Grup TİS süreçlerine sıkışan faaliyet kapasitesi, yarattığı olanaklar, yakaladığı imkanlar ile bugün çok daha ileriye taşıyabilecek bir birikime ulaşmıştır.

Sınıf devrimcileri adına önümüzdeki günler ve haftalar, MESS Grup TİS sürecinin de etkisiyle metal işçilerinin biriken mücadele isteğiyle buluşma, öfke ve tepkisini açığa çıkartarak örgütleme çabasına yoğunlaşacağı bir dönem olacak. Sınıf devrimcileri, kendi içinde dar bir sözleşme süreci olmasının ötesinde bir anlam ve önem atfedilen TİS dönemine özel bir ilgi, dikkat ve pratik çaba ile yüklenecekler. Bu ihtiyaç, başta metal işçileri olmak üzere sınıf hareketinin biriktirdiği olanaklara yönelik bir öznel çaba olacaktır. Bu ise devrimci sınıf çalışmasının önünü açmak, birikim ve olanaklarını genişletmek, politik ve pratik etkisini yaymak açısından da önemli bir imkandır.

Genel hareketlilik ile öncü-devrimci mücadelenin birbirine ihtiyaç duyduğu kriz ve bunalım dönemlerinin kendine özgü koşullarını deneyimliyoruz. Metal işçileri, önlerine dikilen engelleri aşmak için devrimci-siyasal bir önderliğe, devrimci sınıf çalışması ise işçi sınıfıyla kaynaşıp birleşmeye ihtiyaç duyuyor. Kriz atmosferinin yarattığı toplumsal hareketlilik içinde metal işçilerinin dinamiği, bu birleşme ve kaynaşma açısından önemli olanaklar barındırıyor.

Sözleşme dönemleri, kuşkusuz sınıfın belli talepleri kazanmak için hareketlendiği, yer yer mücadeleye giriştiği süreçlere sahne olabiliyor. Metal işçilerinin başta ücretler olmak üzere ekonomik ve sosyal bir dizi talebi bulunuyor ve bunları kazanmak istiyor. Mücadele isteği duymasının, erken bir zamanda taslak hazırlama sürecinde tepkisini farklı yollarla dile getirmesinin nedeni de bu kazanma isteğidir. Çalışma ve yaşam koşullarının ağırlaşması, ücretlerin erimesi, sosyal hak gaspları artık kaldırılamaz bir noktada. Sınıfın çok yönlü istemlerini sadeleştirmek, bu talepler etrafında bir kenetlenme yaratabilmek, örgütlenmeyi bu kapsamda ete kemiğe büründürebilmek ilk yakalanacak halka olmalı.

İkinci halka, metal işçilerinin fabrika merkezlerinde kuracağı, giderek farklı fabrikalarla iletişimini gerçekleştireceği ve kendi iradesini açığa çıkartabileceği örgütlenme zeminlerinin yaratılabilmesidir. Sözleşme sürecinde taslakların hazırlanmasından, taleplerin belirlenmesine, MESS ile yapılan görüşmelerden, imzaların atılması ya da greve çıkılması sürecine kadar söz, yetki, karar hakkını işçiler eline almalıdır. Bu inisiyatifin fabrika ve fabrikalar arası kurullar aracılığıyla güçlendirilmesi gerekiyor.

Üçüncü halka, TİS sürecinin dişe diş bir mücadele dönemi olduğu gerçeğinin unutulmamasıdır. Metal işçisi kazanmak istiyorsa, taleplerinin görüşme masasında güçlü bir şekilde karşılık bulmasını istiyorsa fiili-meşru mücadeleye hazırlanmalıdır. Greve çıkma kararlığını kuşanmalı, sermayenin hizmetindeki Tayyip Erdoğan’ın grevleri yasaklama hamlesine hazırlıklı olmalı, böyle bir durumda ise fiili grevle Saray rejiminin yasak kararını çöpe atmalıdır.

Mücadelede bu bütünlüğün yakalanabilmesi, sadece sözleşme sürecinde sınıfın taleplerinin kazanılması açısından değil, yanı sıra bilinci, örgütlülüğü ve genel sınıf mücadelesinin gelişimine sunacağı katkı bakımında da özel bir önem taşıyor. Öte yandan, TİS süreçleri metal işçisinin önündeki engelleri yıkmanın, yıllara yayılan zaafları aşmanın ve mücadeleyi yeni bir düzeyde kurmanın imkanı olarak da değerlendirilmelidir. Devrimci sınıf çalışmasının esas yüklenme noktasını da burası oluşturmaktadır. Güncel mücadele içinde metal işçilerinin sınıf bilincini geliştirmek, sermaye düzeninin dayattığı gerici ideolojik, politik, kültürel, örgütsel önyargıları parçalamak yüklenilmesi gereken halkalardır.

Bu ise, tabanda birliğin sağlanması, işçi iradesinin inşa edilmesi, mücadelenin somut hedeflere kavuşturulması, kapitalist düzenin-Saray rejiminin-sendikal ağalık düzeninin hareketi kötürümleştirme, içten içe çürütme oyunlarının boşa düşürülmesi için çaba harcanması anlamına geliyor. Metal işçileri mevcut bilincini aşamadığı, sendikalara hakim olan bürokratik düzeni yıkamadığı sürece, bırakın sınıf mücadelesinde öncü rolü oynamayı, TİS kapsamındaki güncel taleplerini bile kazanamaya muvaffak olamadığını pek çok deneyim göstermiştir.

***

Belirttiğimiz hedeflere ulaşabilmek için işçi sınıfının yapısal zaaflarını aşma bakışı ile çok yönlü bir devrimci-siyasal önderlik pratiği ortaya koymak günün en öncelikli görevlerindendir. Bu bakış tek tek fabrikalara, işkoluna ya da sınıf mücadelesinin bütününe müdahalede sınıf devrimcilerinin ana ekseni olmalı, planlamalar buna göre yapılmalı, güçler, araçlar bu ekseni güçlendirme perspektifiyle seferber edilmelidir. Sınıfın kendiliğinden tepkisi şeklinde gelişen eylemlerin taşıdığı güçlü potansiyeli açığa çıkarabilme ve somut hedefler etrafında ileri taşıyabilmenin yolu da buradan geçiyor.

Devrimci bir sınıf hareketi yaratma bakışıyla hareket edenler, işçi ve emekçilerde biriken öfke ve tepkiyi açığa çıkartmak, birleştirmek ve devrimci temellerde örgütlemek hedefiyle günün görevlerine yaklaşmalıdır. Mücadelenin yarattığı her olanağı işçi sınıfı hareketinin genel ihtiyaçlarını da gözeten bir bakışla değerlendirmelidir. Kapitalist sanayinin temel fabrikalarında yaşanabilecek olası ileriye çıkışların sınıf hareketine katacağı dinamizm özellikle gözetilmelidir. Sınıf mücadelesinde önemli mevzilerin ve güncel taleplerin kazanılması noktasında sağlanan başarılar geleceği kazanmanın da anahtarı olacaktır!