2 Kasım 2018
Sayı: KB 2018/41

Ekim Devrimi yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor!
Ortadoğu, Kürt sorunu ve “çözüm masası”na çağrı
Gerici-faşist koalisyondaki çatlak ve reformist sol
Saray rejimi din istismarında ölçü tanımıyor!
Kıdem tazminatını gasp etme planı devrede
Kriz içinde debelenen düzene karşı fabrika örgütlenmelerinde birleşelim!
Hidromek’te “arabulucu” oyunu
Türkiye’den Filistin’e iş sağlığı ve güvenliği eğitimi(!)
KESK yöneticileri şiddete son vermelidir!
İşçilerin kaleminden ekonomik kriz
Ekim Devrimi üzerine - V. İ. Lenin
“Gerçek insan” Karadayı!
“Amerikan rüyası”na yürümek ya da kabustan kaçmak
Savaşın acı sahneleri
Dörtlü Zirve gerçekleşti, sorunlar devam ediyor
İdlib’de kimyasal provokasyon hazırlığı
Almanya-Hessen’de eyalet seçimleri
Frankfurt’ta ‘Marksizm ve işçi sınıfı’ konulu seminer
Greif işgalini yargılayanların karşısında, grev hakkını kullanan Greif işçilerinin yanındayız!
Özgürlüğümüz ve geleceğimiz için YÖK’e ve YÖK düzenine karşı mücadeleye!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçilerin kaleminden ekonomik kriz

 

İstanbul’un çeşitli bölgelerinde, farklı iş kollarında çalışan işçiler, ekonomik krizin etkilerini gazetemize yazdı.

 

***

Kriz sürüyor, maaş yetmiyor

Merhaba, ben İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’nde bir metal fabrikasında çalışıyorum. Seçim sonrası süreçte krizin etkisini daha fazla hissetmeye başladık. Çalıştığım fabrikada 400 civarında işçi işten atıldı. Sürekli ücretli izne çıkarılıyoruz. Bu hafta yine ücretli izne çıkarıldım. Ücretli izinlerimizi yıllık izinden kesiyorlar. 1 yıllık işçiyim ama şu ana kadar neredeyse 3 yıllık “senelik izin” hakkımı kullandım. Şu an işten çıkarılsam, geçtim maaş almayı, neredeyse fabrikaya borçlanacağım.

Yılbaşı yaklaşıyor. Her yerde asgari ücretin ne kadar olacağına dair tartışmalar sürüyor. Çalıştığım fabrikada da asgari ücret üzerine sohbetler oluyor. İşçiler her şeyin çok pahalı olduğunu, maaşın yetmediğini söylüyorlar. Genel olarak asgari ücretin 2.000 TL olması gerektiğini ifade ediyorlar. ‘2.000’in altı kurtarmaz, 2.000’den az olursa ortalık karışır, kimse bunlara oy vermez’ diyorlar.

İkitelli OSB’den metal işçisi

 

***

İnşaat sektöründe kriz büyüyor

İnşaat sektöründe uzun yıllardır çalışan bir formenim. İstanbul’daki birçok projede çalıştım. İnşaat sektöründe süren ve gittikçe artan krizden kaynaklı kitlesel işsizlik artıyor. Ya ihalesi yapılmış yeni projeye başlanmıyor ya da yapımı devam eden projeler durduruluyor. Bu süreçte ben de işsizler kervanına katıldım. Aslında son 1-2 aydır krizin işsizlikle öne çıkan etkisini daha fazla hissediyorum. Daha önce bu kadar ağır olduğunu zannetmiyordum. İnşaatta iş olmayınca fabrikada bakımcı olarak iş görüşmesine gittim. Ama onlar da istediğim ücretin çok altında para teklif ettiler. Bu nedenle kabul etmedim.

Bugüne kadar birçok işçiyle birlikte çalıştım. Bizim sektörde işsiz kalanlar, daha önce birlikte çalıştıkları arkadaşlarını ya da formenlerini arayarak onların çalıştıkları yerlerde iş olup olmadığını sorarlardı. İşsiz kalanlar genelde bu şekilde iş buluyorlardı. Bir süredir daha önce çalıştığım birçok işçi arkadaştan bu tür telefonlar alıyorum ama neredeyse hiçbirine yardımcı olamıyorum. Neredeyse tanıdığım herkes işsiz kalmış. Kalan çok azı da çalıştığı yerlerde işçi alımı olmadığını söylüyor. Beraber çalıştığımız, işinde çok nitelikli işçi arkadaşlar vardı. “İşi teslim et dönüp arkana bakma” denilebilecek işçilerdi. “Kim işsiz kalırsa kalsın bunlar kalmaz” diyebileceğim nitelikte işçilerdi. Onlardan bile telefonlar alıyorum, “işsiz kaldık bize iş bul” diye. Ancak inşaat sektörü o kadar kötü durumda ki bu süreçte bu konuda hiçbir arkadaşıma yardımcı olamadım.

Bu şartlar daha ne kadar sürecek bilemiyorum. Böyle giderse sektörde daha büyük bir kriz kaçınılmaz görünüyor.

İstanbul’dan bir inşaat işçisi

 

***

Krizi yaşayanlar gücünü birleştirmeli!

Merhaba arkadaşlar. Ben bir plastik fabrikasında plastik enjeksiyon operatörüyüm. Esenyurt-Kıraç bölgesinde çalışıyorum. Ford, Renault, Tofaş ve Fiat’a plastik parçalar üretiyoruz. Otomatik çalışan makinalarda biz de bir makina gibi çalışıyoruz. Her parçayı %100 kontrol etmekle sorumluyuz. 2-3 tane bozuk parçayı gözden kaçırırsak bunun biz işçilere geri dönüşü -1 puan olarak yansıyor. Makinayı bırakıp lavaboya veya su içmeye bile gidemiyoruz. Bu kadar yoğun çalışmamıza rağmen yemeklerin berbat olması insanları çileden çıkarıyor. Öğle yemeğinde arkadaşlarımın hemen hemen hepsi işten memnun olmadığını söylüyor ama birçok fabrikada da krizden kaynaklı işten çıkartmalar olduğunu biliyorlar. Tofaş 18 gündür makina bakımı var diye çalışmıyor, ardından Renault da cumartesileri üretimini durdurma kararı almış. Her yerde işten atılma haberleri duyuyoruz. Bu durum üzerimizde bir baskı oluşturuyor ve neticede işsiz kalmamak için sessiz kalıyoruz.

Çalıştığım fabrikada alınan hammaddeye sürekli zam geliyor. Bu da satılan malların fiyatına yansıyor. Neticede fiyat artınca satış az oluyor ya da kimse alamıyor. Otomotiv sektöründe de böyle bir süreç yaşanıyor. Gerek hammaddenin pahalı olması gerek otomotiv sektöründeki durgunluk krizin daha da artacağının açık bir kanıtıdır. Otomotivde üretim ne kadar azalır, işsizlik ne kadar artarsa biz de burada aynısını yaşıyoruz.

Önümüzdeki günlerde işten atmalar daha da artacağa benziyor. Artık birçok fabrikanın durumu diğerlerini doğrudan etkiliyor. Yani tek bir fabrikada krize ve işsizliğe karşı mücadele etmek yetmiyor. Tüm fabrikalarda işçilerin gücünü birleştirmesi gerekiyor.

Esenyurt’tan plastik işçisi

 

***

Bu gidişe dur demek lazım!

Büyük bir krizin içine girdik ve kriz her gün daha da şiddetleniyor. Her şey ateş pahası. Herkes korku içinde. Enflasyon ve pahalılık almış başını gidiyor. Yarının ne olacağı belli değil. Krizi yaratan emperyalistler ve burjuvazidir. Emperyalistler, kendi ülkelerindeki emekçileri sömürdükleri yetmezmiş gibi, kendinden küçük ülkelerin burjuvazileriyle işbirliği yaparak birçok ülkenin emekçisini de sömürmektedirler. Yani patronlar ihtiyaçtan fazla mal ürettikleri ve o malı da satamadıkları için ister istemez kriz doğuyor ve bu krizi biz işçilere ödetmek istiyorlar.

Yıllardır fabrikalarda çalışıp iş kazası adı altında katledilen biziz. Kolunu bacağını kaybedip sakat kalan biziz. Meslek hastalıklarına yakalanıp ölen biziz. Açlık sınırının altında çalışmaya mahkum edilen biziz. Bu da yetmezmiş gibi aldığımız üç kuruşa göz dikip yarattıkları krizi bize ödetmeye çalışıyorlar. Elektriğe, suya, doğalgaza, çaya, şekere, kısacası biz işçilerin kullandığı her şeye zam geldi ama maaşlara zam gelmedi. Aldığımız üç kuruş da enflasyon karşısında eriyip yok oldu.

İnsanca ve onurumuzla yaşamak için ‘artık yeter’ diyoruz. Bu böyle gitmez. İşçiler olarak bu gidişe dur demek için çok geç olmadan ortak bir duruş göstermek zorundayız. Krizi biz yaratmadık, patronlar yarattı, faturasını da patronlar ödesin!

Esenyurt’tan tekstil işçisi