Düzenin ağırlaşan krizi servet-sefalet kutuplaşmasını derinleştiriyor, giderek daha geniş kesimler uçurumun kıyısına itiliyor. Son 10 aylık süreçte iki milyon işçinin sokağa atılması ve reel ücretlerdeki düşüş, krizlerin emekçiler açısından ne anlama geldiğinin somut göstergeleri. Amerikancı sermaye basını önceleri çöpleri karıştırıp yiyecek arayanları timsah gözyaşları eşliğinde ekranlara taşıyordu. İnsanları yoksulluğa mahkum edip çöplerden beslenmek zorunda bırakan kendi sistemlerinin sorumluluğundan hiçbir şekilde söz etmeden, sorunun dramatik boyutunu öne çıkarıyorlardı. Ramazan ayının başlamasından sonra bu görüntülere, bir paket gıda yardımı alabilmek için birbirini ezen insanlar eklendi. Çoğunluğu kadınlardan olmak üzere yaşlı ve çocukların oluşturduğu insan kalabalıklarının birkaç kilo gıda alabilmek uğruna içine düşürüldükleri durum, kapitalist düzenin iğrençliğini gözler önüne seriyor. İMFnin direktifleri doğrultusunda emekçileri açlığa sürükleyen sermaye iktidarının batık bankalar için yaptığı günlük harcama 7 milyon dolardır. Yine devletin militarist aygıtını güçlendirmek için milyarlarca dolar harcanırken, binlerce işçi ve kamu emekçisi işten atılıyor ya da zorla emekli ediliyor. Diyanet İşleri Başkanlığına ise binlerce yeni personel alınıyor. Sermaye iktidarı şimdiye kadar gasp ettikleriyle yetinmeyerek sürekli yeni saldırılar devreye sokuyor. Bu, bir yandan yoksulluğu artırırken, öte yandan emekçilerde mücadele bilincini geliştiriyor. Bu nedenle onlar, bir taraftan kitleleri din afyonu ile uyuşturmaya çalışıyor, diğer taraftan tahkim edilen kontra devlet aygıtı ile, saldırılara karşı direnen ilericiler-devrimciler, öncü işçi ve emekçiler üzerinde acımasız bir terör estiriyorlar. İstanbulun orta yerinde katliamlar gerçekleştiriyorlar. Amerikancı devlet laiklik şampiyonluğu yapıp kendini diğer Müslüman ülkelere bir model olarak sunarken, din afyonuna özel bir önem vermeyi sürdürüyor. Emperyalist efendiler ve işbirlikçileri aynı riyakarlığı Afganistanda da sergiliyorlar. Kendi eserleri olan Talibana karşı, bu kez yağmacı, katil ve tecavüzcü olan Kuzey İttifakı#148;nı destekliyorlar. Televizyon ekranlarına günübirlik yansıyan ve tablonun küçük bir bölümünü oluşturan görüntüler emekçi yığınların içine itildiği yoksulluğu belgeliyor. Emperyalist savaş ortamının kitlelerin sefaletini daha da artıracağı ise biliniyor. Ancak yoksulluk sadece maddi gereksinimlerin karşılanamamasından ibaret bir sorun olmakla sınırlı kalmıyor, sosyal değerlerde büyük bir tahribat ve moral çöküntü yaratıyor. Her türlü adli olayda yaşanan patlama sorunu vardığı boyuta işaret ediyor. En temel gereksinimlerini bile karşılama imkanından yoksun bırakılan insanların fiziki ve moral değerlerini ayakta tutmakta zorlanmaları kaçınılmazdır. Bu gerçekler, yaşanan bütün adli olayların (hırsızlık, gasp, cinayet, tecavüz vb.) gerçek sorumlusunun çürüyen kapitalist düzenin kendisi olduğunu göstemektedir. Sermayenin azgınlaşan saldırılarına gereken karşılık verilemediği içindir ki, ağır ekonomik kayıpların yanı sıra emekçiler kabarık bir sosyal fatura ödediler, ödemeye devam ediyorlar. Oysa kriz kapitalist sistemin krizidir ve faturayı ödemesi gereken sınıf asalak burjuvaziden başkası değildir. Burjuvazi kendi kendine bu faturayı ödemeyeceğine göre, faturayı sahibine iade etmek işçi ve emekçilerin sorumluluğudur. Bunun için, tabana yayılan, kararlı ve militan bir mücadele her bilinçli işçi ve emekçinin vazgeçilmez görevidir. Zira gelinen aşamada Amerikancı iktidar emekçi gençliğin canını bile pazarlamaya başlamış bulunmaktadır.
Emekçi hareketinden kısa kısa... İzmirde 15 Kasımda bin kişilik eylem Emek Platformunun 15 Kasım günü tüm illerde kitlesel eylem yapma kararı çerçevesinde İzmirde de yaklaşık 1000 kişinin katılımıyla bir eylem yapıldı. Türk-İş, Petrol-İş (Aliağa ve İzmir şubeleri), Yol-İş 1 Nolu Şube, TÜMTİS, KESK, BES, Tüm Bel-Sen, T. Kamu-Sen, Birleşik Metal-İş, DİSK, TMMOB, İzmir Tabip Odası eyleme pankartlarıyla katıldılar. Eylemde; Yaşasın sınıf dayanışması!, İşçi-memur elele genel greve!, İMFye savaşa değil emekçiye bütçe!, Direne direne kazanacağız!, Genel grev-genel direniş!, Zafer direnen emekçinin olacak! sloganları atıldı. SY Kızıl Bayrak/İzmir Sürgünlere karşı SESten açıklama Sağlık Bakanlığına bağlı işyerlerinde yaşanan faşist kadrolaşma İzmirde sağlık emekçilerinin başka illere sürgün edilmeleriyle devam ediyor. Bir yandan Türk Sağlık-Sen üzerinden sağlık emekçilerinin sendikal örgütlülüğü baskı altına alınmaya ve engellenmeye çalışılırken, keyfi sürgünlerle SESte örgütlü sağlık emekçileri cezalandırılmakta, hala çalışmakta olanlar da böylece tehdit edilmekteler. Bu uygulamalara karşı SES İzmir Şubesi tarafından 20 Kasım günü bir basın açıklaması yapıldı. SY Kızıl Bayrak/İzmir Devlet sendikası terörüne karşı açıklama 20 Kasım günü Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul Aksaray Şubesinde, devlet destekli Türk Sağlık-Senin SES üyelerine yaptığı baskılarla ilgili bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada; Türk Sağlık-Senin sağlık çalışanlarını tehdit yoluyla kendi sendikalarına üye yapmaya çalıştığı, Türkiyenin birçok yerinden bu yönlü şikayetlerin geldiği belirtildi. Bakanlık ve yetkililerin taraf olmalarının kendilerini yollarından alıkoyamayacağı vurgulandı. SY Kızıl Bayrak/İstanbul |
|||||