Almanyada sermayenin saldırılarına karşı
emekçilerin protestoları sürüyor
SPD-Yeşiller hükümetinin Hartz lV yasasınında yapmayı düşündüğü göstermelik değişiklik açıklamaları da emekçileri meydanlara çıkmaktan vazgeçirmiyor. Altıncı haftasını dolduran Pazartesi gösterileri yayılarak devam ediyor. Bu hafta Almanyanın irili-ufaklı yaklaşık 225 yerleşim biriminde 200 bine yakın emekçi Hartz lV yasasını protesto etti.
Bu gösterilerin merkezi yine Leipzig, Magdeburg ve Rostoch gibi Doğu Almanya kentleri, batıda ise Berlin oldu. Yalnızca bu kentlerde 60 bin işçi ve emekçi protesto gösterilerine katıldı.
Hartz lV yasasına karşı gerçekleştirilen tüm miting ve yürüyüşlerde ortak tema bu saldırı paketinin acımasız niteliği oldu. Her yerde göstericiler sorunun bu yasada yapılacak makyajlarla çözülmeyeceğini, yasanın tümden geri alınması gerektiğini ileri sürdüler. Bu olmadıkça mücadelelerin kesintisiz biçimde süreceğinin altını çizdiler.
Bu arada bir süredir tüm gösterilerde eylemlerin merkezileşmesi yönünde gelişen eğilim sonuç verdi. Yerel inisiyatifler ve organizasyonlar ittifak halinde 2 Ekimde Berlinde merkezi güçlü bir gösteri yapmayı kararlaştırmış bulunuyorlar.
Gösterinin organize edilmesine önayak olan tüm çevrelerin hedefi, Berlinde sarsıcı, sendikaları ve sendika bürokratlarını harekete geçirici bir kitlesel eylem gerçekleştirmek. 1 Kasım 2004deki işçi gösterisi nasıl 3 Nisandaki büyük işçi dalgasına yol açtıysa, 2 Ekimdeki benzeri bir kitlesel gösterinin de daha büyük gösterilerin yolunu açacağı düşünülüyor. Tabanda ortak hedefler doğrultusunda ciddi bir çaba ortaya konulduğunda, Almanyanın tarihindeki en büyük kitle gösterilerinden birinin gerçekleştirileceği belirtiliyor.
Almanya tarihinin en acımasız saldırısı olarak nitelendirilen bugünkü saldırlardan en çok etkilenen kesimlerden birinin de Türkiyeli işçi ve emekçi ile gençler olduğu tartışmasızdır. Bunun kendisi Türkiyeli ilerici ve devrimci güçlere yakıcı görevler ve sorumluluklar yüklemektedir. Saldırı hepimizedir! Doğulu-batılı, yerli-yabancı, yaşlı-genç ayrımı yapmadan el ele mücadeleye! denilerek, Türkiyeli işçi ve emekçilerin bu gösterilere katılmasını sağlamak için ciddi bir çaba sergilenmelidir.
Temel amacı ve ilkesi işçilerin birliği olan platformumuz için bu yönde bir çabanın önemi yeterince açıktır. Bir-Kar tüm güçleriyle önümüzdeki dönem bu yönlü bir çalışma içinde olacaktır.
Türkiyeli emekçilerin ilgisizliğini kırmak için özel çaba harcamalıyız...
Berlinde Pazartesi yürüyüşü yine büyük bir katılımla gerçekleşti
Bu hafta 225 il ve ilçede yapılan Pazartesi yürüyüşlerine Almanya çapında toplam 200 binden fazla işçi ve emekçi katıldı. Eylemlerin her hafta yeni katılan il ve ilçelerle büyümesi, giderek kitleselleşmesi düzen çevrelerini tedirgin ediyor.
6 Eylül günü Berlinde yapılan yürüyüş geçen haftaya göre hem katılım, hem de coşku bakımından daha iyiydi. Alexanderplatz ve Roten Rathaus önünde toplanan yaklaşık 15 bin kişi Hatrz IVte iyileştirmeler istemiyoruz, Hartz IV gitmeli! çerçevesinde yapılan konuşmaları ilgiyle dinledi ve coşkuyla alkışladı. Kitlede Hartz IVe ve sosyal saldırıların tümüne karşı birikmiş olan öfkeyi bu alanda solumak mümkündü. Yürüyüşe bu hafta sendikaların katılımı da daha güçlüydü. BİR-KAR olarak her hafta olduğu gibi bu hafta da güçlerimizi eyleme seferber ettik ve pankartımızla yürüyüşte yerimizi aldık.
SPD Merkez binası önünde biten yürüyüşte, polisin iki göstericiyi yumurta attıkları gerekçesiyle gözaltına alması tam bir provokasyon ortamı yarattı. Kürsüden yapılan müdahaleyle bu provokasyon boşa çıkarılarak, Biz buraya Hartz IVe karşı olduğumuz için ve haklı gerekçelerle geldik. Bu eylemimizi atılan 2 yumurtayla sabota etmeye çalışan polisi uyarıyoruz, alandan derhal çekilin ve gözaltına aldığınız insanları derhal serbest bırakın çağrısı yapıldı.
Sosyal saldırılardan en çok etkilenenler göçmen işçi ve emekçiler. Ancak bu saldırılar karşısında bir o kadar duyarsız kalan da yine göçmen işçi ve emekçiler. Pazartesi yürüyüşlerine hem Türkiyeli hem de öteki ülkelerden göçmen işçi ve emekçilerin katılımındaki zayıflık bunu gösteriyor. BİR-KAR olarak her yerde bu zayıflığa yüklenmeli, Türkiyeli emekçileri etkili yol ve yöntemlerle uyarmalı ve eylemlere çekmeliyiz. Bu, bugünün en önemli görevidir bizler için. Bu doğrultuda öteki Türkiyeli devrimci çevrelerle de işbirliği yapmalıyız.
Fransada özelleştirme saldırısı
Avrupanın dört bir tarafında yürütülen sosyal yıkım ve özelleştirme saldırısının değişik bir örneği Fransada 2002de meclise giren sağcı Raffarin hükümeti tarafından uygulanıyor. Hükümet son günlerde bir taraftan kazanılmış 35 saatlik çalışma haftasına yönelik saldırıları hazırlarken, diğer taraftan kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi için çalışmalarını hızlandırıyor.
Hükümet kısa bir süre önce sürpriz bir kararla, Fransanın en büyük telefon kuruluşu France Telecomun özelleştirileceğini açıkladı. Aslında bu saldırı bir süredir bekleniyordu. Bu yönde yıllardır hazırlıklar yapılmış ve çeşitli tartışmalar yaşanmıştı. Olayın tek sürpriz yanı, işçi ve emekçilerin bu kararı medya yoluyla duymaları oldu.
France Telecom örneği Fransız devleti ve burjuvazisinin temel stratejisini bir kez daha gözler önüne serdi. İlk başta PTTye dahil olan France Telecom, 1991de otonom, 1996da anonim şirket statüsü kazandı. Daha sonra devlet hisseleri bölüm bölüm satıldı. 2003te yasal değişiklikler yapılarak devlete ait hisselerin %50nin altına düşmesine zemin hazırlandı.
Bu gelişmelere rağmen hükümet yetkilileri sürekli özelleştirme olmayacak sözü veriyorlardı. Sonuçta 1 Eylül 2004te devlet hisselerinin bir bölümü daha satılarak %50nin altına düştü ve şirket özelleştirilmiş oldu. Böylece hükümet özelleşme olmayacak yalanıyla işçi ve emekçileri oyalarken, özelleştirmeyi sinsice yapmış oldu.
Özelleştirmeler yakın dönemde yeniden gündeme gelecek. Satılacak şirketlerin listesi hazırlanmış durumda. Birkaç ay önce elektrik ve gaz kamu işletmesi EDF-EGFnin statüsü değiştirildi. Bu devasa şirketin kaderi böylece belli oldu. Gelişmeler ve verilen sözler France Telecomda yaşanılanları andırıyor. Elektrik ve gaz işçileri yaz boyunca bu duruma karşı haftalarca eylemler yaptılar. Fakat statü değişikliği meclisten kolayca geçti. Yakında devlet hisselerinin satılacağına ve şirketin özelleştirileceğine kesin gözüyle bakılıyor. Sırada büyük tartışma ve tepkilere neden olacak başka özelleştirmeler de bekliyor. Paris metrosu, otoyollar şimdiden bu saldırıyla karşı karşıyalar.
Saldırıların diğer ayağı 35 saatlik çalışma haftasına yönelik. Hükümet 35 saatlik iş haftasında birçok şirkete taviz verdi. Almanya ve Amerika sürekli örnek gösterilip saldırıya özel bir zemin hazırlandı. Fransız işçilerinin en az çalışan kesim olduğu yalanı yayılmaya çalışıldı. Bugünlerde hükümet görüşmeler adı altında bu kazanıma darbe vurmaya hazırlanıyor. Yasal engeller aşıldıktan sonra zamanla iş saatlerinin yükseltilmesi bekleniyor. Tekeller bu konuda büyük bir basınç uyguluyorlar.
Özelleştirmeler gerçekleşirken, France Telecom örneğinde olduğu gibi, hükümet saldırıları kararlılık gösterileriyle duyurmuyor. Saldırılar aşamalı olarak ve incelikle uygulanıyor. Bu konuda sendikalar cephesinden ise henüz anlamlı bir tepki yükseltilmiş değil.
|