Sefaköyde coşkulu 10. yıl etkinliği
Gazetemizin 10. yıl kampanyasını güçlendirmek için planladığımız yerel etkinliği 5 Eylül günü başarıyla gerçekleştirdik. Coşkulu geçen etkinliğimize 200 işçi, emekçi ve genç katıldı.
Etkinliğe hazırlık çerçevesinde Sefaköyde iki ve Şahintepesinde bir toplantı yaptık. Çevremizdeki güçlerimizle yaptığımız bu toplantılar davetiyelerin daha fazla kişiye ulaşmasının önünü açtı. Ancak işin bu yanı toplantının amaçlarından sadece birisiydi. Asıl önemli olan Kızıl Bayrak ve 10. yıl kampanyasının anlam ve önemini anlatabilmekti. Toplantıların bu çerçevede başarılı ve verimli geçtiğini söyleyebiliriz.
Etkinlik çalışmalarımız sürerken, 10. yıl vesilesiyle çıkarılan merkezi afişlerimizi işçi ve emekçilerin yoğun olarak kullandığı güzergahlara yaptık. Sonuçta, etkinlik ve afişler kampanyanın birer parçası olduğu için birbirlerini tamamlıyorlardı. Gazete satışlarında davetiyelerimizi işçi ve emekçilere ulaştırdık. Semt derneklerine, kahvelere gittik. Yüzlerce işçinin geçiş noktası olan Cevizlibağ-Topkapı ve Doğu Sanayi Sitesinde gerçekleştirdiğimiz gazete satışında bazı emekçilere etkinlik davetiyesi verdik. Bu çalışmalar sırasında anlamlı ilişkiler yakaladık. Yanısıra hemen her yoldaşımız davetiyeyi geniş bir kesime ulaştırmak için çaba gösterdi.
Etkinlik programı ayrı bir önem taşıyordu. Yalnızca katılım değil, program olarak da 10. yıla yaraşır bir etkinlik gerçekleştirilmeliydik. Bu temelde etkinliğin gerçekleştirileceği Sefaköy İKEnin içini planımıza göre düzenledik.
Etkinliğimiz Habip, Ümit ve Hatice yoldaşların şahsında tüm devrim şehitleri için saygı duruşuyla başladı. Ardından bir yoldaşımız duygulu ve etkileyici bir şiir okudu. Açılış konuşmasını yapan yoldaşımız Kızıl Bayrakın dünyada 150 yıllık Türkiyede 40 yıllık devrimci geçmişe ve birikime sahip bir mücadele bayrağı olduğunu söyledi. Yayın yaşamı boyunca emekçinin ve sosyalizmin kürsüsü olduğunu tüm pratiği ile ispatladığını ifade etti.
Şair dostumuz Rahime Henden, eski bir Kızıl Bayrak çalışanı olarak duygularını bizlerle paylaştı. Okuduğu şiirlerle etkinliğimize renk kattı. Ardından Grup Asmin sahneye çıkarak türkülerini söyledi.
İkinci bölüm Mayakovkskynin Devrim isimli şiiriyle başladı. Ardından iki ayı aşkın bir süredir işten atmalara ve sendikal ihanete karşı direnişte olan Castleblair işçileri adına bir işçi konuşma yaptı. Yaşadıkları süreci anlatan Castleblair işçisi, sendikal ihanete rağmen sendikaların işçilerin öz örgütleri olduğuna vurgulayarak, birleşme ve örgütlenme çağrısı yaptı. Konuşmasının sonunda aylardır süren direnişlerine yer veren işçi ve emekçilerin sesi Kızıl Bayrakı selamladı. Castleblair işçisinin konuşması yoğun alkışlarla karşılandı.
Topkapıdan metal işçileri, matbaa işçileri, Güneşliden işçiler, Ekim Gençliği, İşçi Kültür Evleri, Sosyalist Kamu Emekçileri, GOP-Elmabahçesi İşçi Derneği Girişiminin etkinliğe gönderdiği mesajlar okundu.
Kızıl Bayrakın güneşin zaptından ateşin keşfine uzanan yolculuğunu anlatan sinevizyon gösterimi oldukça ilgi çekti. Sinevizyon gösterimi Kızıl Bayrakın devletin tüm baskı ve engellemelerine rağmen kesintisiz süren 10 yıllık yayın hayatını, yayın çizgisi ve ilkelerini, Kızıl Bayrakın güç aldığı ihtilalci komünist partisini ve onun dayandığı bilimsel dünya görüşünü özlü bir biçimde anlattı.
Son olarak Grup Eksenin söylediği marş ve türküler etkinliğe ayrı bir coşku kattı. Enternasyonal marşının hep birlikte söylenmesiyle etkinlik bitirildi. Kızıl Bayrak yukarı daha daha yukarı! sloganı 10. yıl etkinliğinde bir kez daha somutlanarak yaşam buldu.
Planlı bir hazırlık ve yoğun bir emek ürünü olan etkinliğimizle istediğimiz amaca fazlasıyla ulaştık.
Kızıl Bayrak çalışanları/Küçükçekmece
Çukurovayı kızıla boyayacağız!
Emekçinin ve sosyalizmin sesi Kızıl Bayrakımızı işçi ve emekçilere taşımaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz hafta Çakmak Caddesine çıkarak satışımızı gerçekleştirdik. Daha önce burada satış yapmamızın etkisini gördük.
Yaptığımız konuşmalar oldukça etkili oluyor. Bundan devletin bekçileri rahatsızlık duyuyor. Bu hafta sivil ekipler gelerek gazetemizin toplatması olup olmadığına baktılar. Bir şey çıkaramayınca ihbar var, satacaksanız insanları rahatsız etmeden, bağırmadan satış yapın dediler. Biz de istediğimiz gibi satacağımızı, buna kimsenin karışamayacağını söyledik. Çalışmamıza coşkuyla devam ettik.
Emekçinin ve sosyalizmin sesi Kızıl Bayrakımızı partimize yakışır bir şekilde dağıtmaya devam ederken, eskiden devrimcilik yapan insanlarla da karşılaşıyoruz. Umutsuzluğa kapılanlara tok bir şekilde yaşam sürdüğü ölçüde kapitalizme karşı mücadelenin de süreceğini söyleyerek, mücadelenin gerekliliğini anlatıyoruz.
TEKEL fabrikasında işçilerin çıktığı saatte gazetemizin toplu şekilde satışını yaptık. Yaptığımız ajitasyon konuşmaları oldukça etkili oldu.
Çalışmalarımız tüm coşkusuyla sürüyor.
Ege Üniversitesinde öğrencilere ÖGB müdahalesi...
Üniversitede kayıtlar saldırı ile başladı
Ege Üniversitesinde kayıtların başladığı ilk gün olan 6 Eylül Pazartesi günü, Ege Üniversitesi Öğrenci Muhalefeti olarak Hayata Atılmaya mı, Hayattan Atılmaya mı Geldin? başlıklı kampanyayı yapmak üzere, üzerinde kampanyamızın sloganının bulunduğu pankartımızı asıp, stand açmıştık. İçinde okula yeni gelen bir öğrencinin ihtiyacı olabilecek bilgilerin (İzmirdeki Kültür-Sanat Merkezleri, Kitabevleri vb.) yeraldığı, her yıl düzenli olarak okulda yeni bir kültür yaratıp dayanışmayı yaygınlaştırmak amacıyla yaptığımız Kitabımı Paylaşıyorum kampanyasından bahseden ve üniversiteyi yaşam alanı olarak görüp, başka bir üniversite yaratmak için uğraşan bizlerin, üniversiteye dair kaleme aldığımız bildirimizin bulunduğu, kendi emeğimizle yaptığımız broşürleri dağıtıp, gelen veli ve öğrencilerle üniversitenin neliğine ve nasıl bir üniversite ve nasıl bir toplum istediğimize dair sohbet etmekteydik.
Standımızı açtıktan 1 saat kadar sonra üniversitenin özel güvenlik biriminin müdahalesi ile karşılaştık. Yaklaşık 15 kişilik grupla standımıza gelerek, okulun güvenliğini tehdit ediyorsunuz bahanesiyle rektörün masamızı kapatıp, pankartımızı indirmemizi istediklerini belirttiler. Bizler ise burada okul güvenliğini tehdit edici bir şey yapmadığımızı ve onların okulun güvenlik birimi olarak görev yetkilerini aştığını uygun bir dille anlatmaya çalıştık. ÖGBliler ise hesap sorma hakkımızın olmadığını ve bir mantık aramamamız gerektiğini söyleyerek, bir anda pankartı indirmek için bu okulun birer öğrencisi olan bizlere karşı güç kullandılar. Bizler ise özel güvenlik biriminin bu tahrik edici tavrına karşı hiçbir şekilde şiddet kullanmadan, pankartımızın önünde set oluşturup indirmelerini engellemeye çalıştık. Bütün güçleriyle elimizden çekiştirip, yırttıkları pankartımızı almalarına izin vermeyerek, tekrar astık. Bunun burada kalmayacağını, tekrar gelip bunu indireceklerini söyleyerek, masamıza ve sandalyemize el koydular ve tehditkar tavırlarıyla uzaklaştılar.
Toplumsal görevlerini kendi kendilerine biçen bizler, mantıksız görev talimatlarını rektörün bizzat kendisinden alan bu gibi hukuk dışı uygulamalara rağmen başka bir üniversite ve başka bir toplum mücadelemizi sürdüreceğiz.
Ege Üniversitesi Öğrenci Muhalefeti
|