İçindekiler:

15 Ekim 2025
Sayı: KB 2025/13

Gazze Planı'nın gözde taşeronu
Trump'ın planının sponsoru AKP mi?
ABD kapısında "meşruiyet" dilenmek
Erdoğan'dan "Filistin'e destek" masalı
Erdoğan soykırımcı şirketleri ayakta tutuyor
İktidarın baskı stratejisinin yeni boyutu
Erdoğan'ın uçağında Saray'ın soytarıları
Ankara Gar Katliamı'ndan bugüne.
Sincan'da işçilerden Filistin mesajları
Ağaların post kavgası!
Yataş'ta yaşananlar ve ötesi!
Öncü işçiler öğrencilere nasıl davranmalı?
Yeni süreç ve Kürt sorunu
Toplumsal dönüşüm arayışı
Liman işçileri savaş için çalışmaz
Barbarlık, direnişin iradesini kıramadı!
Soykırımın üzerine inşa edilen "barış"
Trump-Netanyahu görüşmesi
Gazze'de suç ortaklığı
Söz ile eylem arasındaki sınav
Wuppertal'da anma
Sinan, Ulucanlar ve sınıf devrimciliği...
Yeni dönem ve gençlik mücadelesi.
OHAL genelgelerinden korkmuyoruz.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Katliamcı düzenden hesap sormaya!

G. Umut

 

10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nın 10. yılındayız… AKP gericiliğinin 7 Haziran seçim hezimetinin ardından yükselttiği faşist baskı ve kirli savaş dalgasının halkalarından biri olarak yaşandı 10 Ekim. IŞİD’i taşeron olarak kullanan iktidar, başkentin göbeğinde Türkiye tarihinin en vahşi katliamlarından birini yaptırdı.

Katliamın 10. yılında artık daha net bir biçimde biliyoruz ki, böylesine ağır sonuçları olan bu katliam, emperyalistlerden ve onların Ankara’daki işbirlikçisi sermaye güçlerinden bağımsız gerçekleştirilmedi. Dünyada ve Türkiye’de yaşanan süreçler göstermektedir ki, düzen siyasetine ve toplumsal güçlere dönük kapsamlı bir müdahale emperyalistlerden bağımsız yapılmaz.

O tarihsel evrede de düzen siyaseti ve toplumsal yaşam katliamlar üzerinden dizayn edilmek isteniyordu. Nitekim 10 Ekim Katliamı’nın ardından dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, anketlerde AKP oylarının yükseldiği “müjdesini” vermişti. AKP, 7 Haziran seçimlerden “başarı” ile çıksaydı, “başkanlık sistemi” referandumu “anayasal statüsüne” daha erken kavuşacaktı. Seçim hezimeti, sürecin planlandığı gibi işlemesine izin vermedi. Hezimete uğrayan AKP iktidarı, kendi bekası için zorbalığı tırmandırdı. Hem iç politika hesapları hem Ortadoğu’da gelişen süreçle bağlantılı olarak Kürt sorunu ekseninde kurulan “çözüm masası” Tayyip Erdoğan tarafından devrildi. Devlet terörünün ayyuka çıktığı dönemde HDP büroları bombalandı, Diyarbakır Mitingi’nde bombalı saldırı yapıldı. Tüm zorbalığa rağmen 7 Haziran seçimlerinde istediği sonucu elde edemeyen AKP iktidarı Suruç Katliamı ile izleyeceği yolu net olarak gösterdi. Kobane’ye gitmek için Suruç’a giden SGDF üyeleri katledildi. 1 Kasım seçimlerine kadar süreç kanlı oyunlarla yönetildi. 7 Haziran seçim hezimeti, binlerce kişinin katledilmesi sayesinde aşılacaktı. AKP iktidarı için “tek adam rejiminin” kurulması ve kurumsallaşması beka sorunu olarak orta yerde duruyorken, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı yaşandı.  

“Terör” listesinde olan ancak “eylem yapmadığı için yakalanamayan” iki IŞİD üyesi, 10 Ekim 2015’te Ankara’da düzenlenen Emek ve Demokrasi Mitingi’nde intihar saldırısı yaparak 100’ün üzerinde insanı katletti. Katliamın ardından yaşananlar, AKP iktidarının katliamın sorumlusu ve yürütücüsü olduğunu kanıtladı. Patlama anında polislerin alanda olmamasından patlamanın ardından kitleye saldırmasına, yaralıların hastaneye götürülmesinin önlenmesinden katledilenlerin devlet tarafından soruşturulmasına kadar yaşanan her şey katliamın planlı olduğunu gösteriyordu. Devletin katliamın yapılacağına dair bilgi sahibi olmasından katliamdan yıllar sonra dahi eylemlerin yasaklanmasına, miting saatinin değiştirilmesinden katliama dair soruşturma izninin verilmemesine dek tüm yaşananlar, katliamın AKP rejiminin bir organizasyonu olduğuna işaret ediyor.

Katliamın tetikçisi iki IŞİD’çi olsa da gerçek sorumlular IŞİD’i besleyen, büyüten, destekleyen ve dünyanın başına musallat eden emperyalistler ve onların Ankara’daki işbirlikçileridir. Ortadoğu petrolü, enerji kaynakları, nüfuz alanları, toprak ve hegemonya mücadelesinde üstün gelmek için yapılanlar, bu katliamı planlayanların düzenin baş aktörleri olduğunu gösteriyor.

Katliamlarla “Yeni Türkiye”nin inşası

AKP iktidarının bugün kurduğu ve ayakta tutmaya çalıştığı tek adam rejiminin yolu, 1 Kasım seçimlerine giden süreçte dökülen kanlarla düzlenmiştir. Suruç Katliamı ile başlayan, Diyarbakır Mitingi’nde patlatılan bombalar ve tırmandırılan kirli savaşla devam eden, oradan 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’na uzanan kirli ve kanlı bir sürecin üzerinde kuruldu bu rejim. Şaibeli 15 Temmuz darbe girişimi ile yeni bir boyut kazanan süreçte her kriz iktidar tarafından fırsata çevrilmek için kullanıldı. O günden bu yana ülke fiili olarak OHAL ile yönetilmektedir.

Mühürsüz oylarla “yasal çerçevesi” oluşturulan Saray rejiminin tahkim edilmesinin emekçiler açısından anlamı ise; gasp edilen haklar, ekonomik krizin ağırlaşan faturası, kemer sıkma politikaları, zorbalığın tırmandırılması ve giderek koyulaşan karanlık oldu.

***

Yaşananlar, kapitalist sistemin kriz ve bunalımlarının derinleşmesinin yansımasıdır. Saldırganlığın bu boyutlara vardırılması ise “Yeni Türkiye” inşa eden sermaye cephesinin işlerinin çok da yolunda gitmediğine işaret ediyor. Düzen güçlerinin temelli korkusu ise bu süreçte sınıf ve kitle eylemlerinin yükselmesidir. Bundan dolayı Ankara Gar Katliamı’nda toplumsal mücadele dinamikleri hedef alındı ve hesapları seçimlerden öte, süreci yönetebilme üzerine kuruluydu. Bu vahşi katliam üzerinden topluma, “Sokağa çıkmayın, düzene biat edin. Aksi halde IŞİD’i üzerinize salarız” mesajı verildi.

Katliamın 10. yılında bir kez daha görüyoruz ki, bugün de dinci-faşist iktidarın ayakta kalmak için elinde zorbalıktan başka bir aracı yoktur. Çürüme aşamasında olan iktidarın “meşruiyet” krizi derinleşiyor. Bugüne kadar desteğini aldığı ABD emperyalizmden medet umarken, Trump’tan “meşruiyet” dileniyor. On milyarlarca doları Amerika’dan silah ve gaz almak için harcayan Saray rejimi, işçi sınıfı ve emekçiler için yaşam koşullarını giderek daha dayanılmaz hale getiriyor.

Zorbalık rejimi yolunu düzlerken parlamento işlevsizleştirilmiş, şimdi ise seçimlerin daha da anlamsızlaştırılmasının yolları aranmaktadır. Eylül 2025’te TKİP Merkez Yayın Organı Ekim’de yer alan değerlendirmede dile getirildiği gibi, tüm bu saldırganlığın dinci-faşist rejimin ömrünü uzatmaya yeteceği şüphelidir:

“Bu tutarsızlıklar, belirsizlikler ve tuzaklarla dolu sürecin iktidarı rahatlatacak herhangi bir sonuç yaratması çok şüphelidir. Fakat şu veya bu nedenle tıkanması durumunda, dinci-faşist iktidarın ortaya 2015 Haziran sonrası senaryoyu aratmayacak bir kanlı ve kirli oyun koyması çok muhtemeldir. Fakat aynı oyunun benzer sonuçlar yaratması bu kez zayıf bir ihtimaldir. Böyle bir girişim iktidarın beklenmedik ilişkiler, güç dengeleri ve toplumsal tepkilerin birleşik etkisi altında çözülüşünü ve yıkılışını da pekâlâ hızlandırabilir.”

Ankara Gar Katliamı’nın 10. yılında, katliamın sorumlularından hesap sormanın da keyfilik ve zorbalıkta sınır tanımayan gerici-faşist iktidar karşısında demokratik hak ve özgürlükleri savunmanın da yolu örgütlü mücadeleyi yükseltmekten geçmektedir.